Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
NÂBÎ
Asıl adı Yusuf’tur. 1052/1642’de Urfa’da doğmuştur. İlim sahibi bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. İlk gençlik yıllarını doğduğu yerde geçirmiş, daha sonra İstanbul’a gitmiştir. Burada IV. Murad’ın musahibi Mustafa Paşa’nın himayesine girmiş ve onun dîvân kâtipliğini yapmıştır. Böylece saray çevresine yakınlaşarak sanatını gösterme şansı yakalamıştır. Paşa’nın maiyetinde Lehistan Seferi’ne katılarak Kamaniçe’nin fethi üzerine Fetihnâme-i Kamaniçe’yi yazmıştır. Edirne’de padişah şehzadelerinin ihtişamlı sünnet düğününe katılarak Surnâme’yi yazdı. Büyük desteğini gördüğü Musahip Mustafa Paşa’nın vefatından sonra Halep’e yerleşti. Halep’te yaşadığı yıllar edebî hayatı bakımdan verimli geçmiştir. Bazı önemli eserlerini burada kaleme almış ve düzenlemiştir. Uzun yıllar Halep’te yaşadıktan sonra Halep valisi Baltacı Mehmed Paşa sadrazamlığa getirilince onunla birlikte İstanbul’a gelmiştir.
İstanbul’a geldikten sonraki bu devrede döneminin “şeyhu’şşuara”sı olarak kabul edilmiştir. Şairler onun İstanbul’a gelişini büyük bir takdir ve memnuniyetle karşılamışlardır. Sâbit de Ramazaniyyesinde Baltacı Mehmed Paşa’yı Nâbî’yi İstanbul’a getirdiği için öven beyitlere yer vermiştir. Ayrıca ondan mana hırsızlığı yapanları teftiş etme görevini Nâbî’ye vermesini istemiştir. Nâbî Halep’ten döndükten iki yıl kadar sonra 1124/1712’de İstanbul’da vefat emiştir. Kabri Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı’ndadır.
Nâbî XVII. yüzyılda şiire yeni bir tarz kazandıran şairlerdendir.
Dönemindeki siyasi ve sosyal çözülmelere karşılık hikemî şiir tarzını
benimsemiş ve bu ekolün öncüsü olmuştur. Yaşadığı dönemin
aksalıklarına dikkat çekmiş ve bunlar için çözüm arayışına girmiştir.
Onun şiirlerinden dönemin siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel
bakımdan genel görünümünü belirlemek mümkündür (Mengi, 2000:
176-186). Nâbî âlim bir kişiliğe sahiptir. Bu bakış açısı şiirlerinde açıkça
görülür. O, çağının bilgesi olarak insanlara öğüt vermeye çalışır.
Toplumun her alanındaki aksaklıkları bir bir eleştirdiği ve döneminin
olaylarını yansıttığı için şiirleri aynı zamanda tarihe ışık tutacak birer
belge niteliğindedir (Mengi, 2000: 187-197). Nâbî’nin başlatmış olduğu
hikemî ekol sonraki dönemlerde de birçok şair tarafından benimsenmiş
ve devam ettirilmiştir. Bunlar arasında Râmi Mehmed Paşa, Nedim,
Seyyid Vehbî ve Koca Râgıb Paşa gibi isimler bulunur.
Nâbî şiir diline de yenilik getirmiştir. Şiire “berber, çarşı, düğme,
semer, piliç, helvacı dükkânı, peştemal, ilik, misvak, koyun, sabun, ibrik,
legen, terazi, tıraş, lağam” gibi yabancı kelimeleri sokmuş, şiiri konuşma
diline yakınlaştırmış ve gündelik olayları şiirine aksettirmiştir (Bilkan,
2014). Bu yönüyle şiirlerinde mahallileşme akımının etkilerini de
görmek mümkündür. Zaman zaman Arapça ve Farsça uzun
tamlamalarla yüklü terkipler de kullanmıştır. Bu da döneminde revaç
bulan Sebk-i Hindî akımının etkisini göstermektedir. Nâbî İranlı
şairlerden en çok Sâib-i Tebrizî’den etkilenmiştir. Sebk-i Hindî akımının temsilcilerinden olan Sâib, yanı zamanda Nâbî gibi hikemî şiirler yazan bir şairdir.
Nâbî şiire içerik olarak getirmiş olduğu yenilikler kadar şekil
bakımından da bazı yenilikler getirmiştir. Bunlardan biri birçok
kasidesine doğrudan “medhiye” ile başlamasıdır. Nef’î’nin kasidelerinde
“fahriye” bölümünü ön planda tutması gibi Nâbî de kasidelerinde
genellikle “medhiye” bölümlerini geniş tutmuştur (Bilkan, 2014).
Kaynakça:
Tarih: 2020-12-31 17:12:38 Kategori: Edebiyat
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
NÂBÎ KİMDİR Nedir
Asıl adı Yusuf’tur. 1052/1642’de Urfa’da doğmuştur. İlim sahibi bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. İlk gençlik yıllarını doğduğu yerde geçirmiş, daha sonra İstanbul’a gitmiştir. Burada IV. Murad’ın musahibi Mustafa Paşa’nın himayesine girmiş ve onun dîvân kâtipliğini yapmıştır. Böylece saray çevresine yakınlaşarak sanatını gösterme şansı yakalamıştır. Paşa’nın maiyetinde Lehistan Seferi’ne katılarak Kamaniçe’nin fethi üzerine Fetihnâme-i Kamaniçe’yi yazmıştır. Edirne’de padişah şehzadelerinin ihtişamlı sünnet düğününe katılarak Surnâme’yi yazdı. Büyük desteğini gördüğü Musahip Mustafa Paşa’nın vefatından sonra Halep’e yerleşti. Halep’te yaşadığı yıllar edebî hayatı bakımdan verimli geçmiştir. Bazı önemli eserlerini burada kaleme almış ve düzenlemiştir. Uzun yıllar Halep’te yaşadıktan sonra Halep valisi Baltacı Mehmed Paşa sadrazamlığa getirilince onunla birlikte İstanbul’a gelmiştir.
İstanbul’a geldikten sonraki bu devrede döneminin “şeyhu’şşuara”sı olarak kabul edilmiştir. Şairler onun İstanbul’a gelişini büyük bir takdir ve memnuniyetle karşılamışlardır. Sâbit de Ramazaniyyesinde Baltacı Mehmed Paşa’yı Nâbî’yi İstanbul’a getirdiği için öven beyitlere yer vermiştir. Ayrıca ondan mana hırsızlığı yapanları teftiş etme görevini Nâbî’ye vermesini istemiştir. Nâbî Halep’ten döndükten iki yıl kadar sonra 1124/1712’de İstanbul’da vefat emiştir. Kabri Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı’ndadır.
Nâbî XVII. yüzyılda şiire yeni bir tarz kazandıran şairlerdendir.
Dönemindeki siyasi ve sosyal çözülmelere karşılık hikemî şiir tarzını
benimsemiş ve bu ekolün öncüsü olmuştur. Yaşadığı dönemin
aksalıklarına dikkat çekmiş ve bunlar için çözüm arayışına girmiştir.
Onun şiirlerinden dönemin siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel
bakımdan genel görünümünü belirlemek mümkündür (Mengi, 2000:
176-186). Nâbî âlim bir kişiliğe sahiptir. Bu bakış açısı şiirlerinde açıkça
görülür. O, çağının bilgesi olarak insanlara öğüt vermeye çalışır.
Toplumun her alanındaki aksaklıkları bir bir eleştirdiği ve döneminin
olaylarını yansıttığı için şiirleri aynı zamanda tarihe ışık tutacak birer
belge niteliğindedir (Mengi, 2000: 187-197). Nâbî’nin başlatmış olduğu
hikemî ekol sonraki dönemlerde de birçok şair tarafından benimsenmiş
ve devam ettirilmiştir. Bunlar arasında Râmi Mehmed Paşa, Nedim,
Seyyid Vehbî ve Koca Râgıb Paşa gibi isimler bulunur.
Nâbî şiir diline de yenilik getirmiştir. Şiire “berber, çarşı, düğme,
semer, piliç, helvacı dükkânı, peştemal, ilik, misvak, koyun, sabun, ibrik,
legen, terazi, tıraş, lağam” gibi yabancı kelimeleri sokmuş, şiiri konuşma
diline yakınlaştırmış ve gündelik olayları şiirine aksettirmiştir (Bilkan,
2014). Bu yönüyle şiirlerinde mahallileşme akımının etkilerini de
görmek mümkündür. Zaman zaman Arapça ve Farsça uzun
tamlamalarla yüklü terkipler de kullanmıştır. Bu da döneminde revaç
bulan Sebk-i Hindî akımının etkisini göstermektedir. Nâbî İranlı
şairlerden en çok Sâib-i Tebrizî’den etkilenmiştir. Sebk-i Hindî akımının temsilcilerinden olan Sâib, yanı zamanda Nâbî gibi hikemî şiirler yazan bir şairdir.
Nâbî şiire içerik olarak getirmiş olduğu yenilikler kadar şekil
bakımından da bazı yenilikler getirmiştir. Bunlardan biri birçok
kasidesine doğrudan “medhiye” ile başlamasıdır. Nef’î’nin kasidelerinde
“fahriye” bölümünü ön planda tutması gibi Nâbî de kasidelerinde
genellikle “medhiye” bölümlerini geniş tutmuştur (Bilkan, 2014).
Kaynakça:
- Bilkan, A. F. (1997). Nâbî Dîvânı (Cilt 2). İstanbul: MEB Yayınları.
- Bilkan, A. F. (2014). "Nâbî, Yusuf Nâbî Efendi". 05 Ekim 2017 tarihinde Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü: http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com adresinden alındı.
- Mengi, M. (2000). "Çağının İnsanı Olarak Nabi". Divan Şiiri Yazıları (s. 176-186). içinde Ankara: Akçağ Yayınları.
- Mengi, M. (2000). "Gerileme Devrini Belgeleyen Bir Edebî Eser: Nâbî'nin Hayriyye'si".
- Divan Şiiri Yazıları (s. 187-197). içinde Ankara: Akçağ Yayınları.
Tarih: 2020-12-31 17:12:38 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx